Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'nin darbe dönemlerini kapatarak gerçek bir sivil demokrasi seviyesine ulaşması gerektiğini ve böylelikle de ekonomik olarak daha yüksek seviyeye ulaşacağını söyledi. Babacan, "Türkiye'yi birinci sınıf demokrasi haline getiremezsek, korkarım ülke yine yerinde saymaya devam edecek. Mevcut hukuk sitemiyle, anayasa düzeniyle Türkiye'nin daha yükseklere çıkacağına inanmıyorum. Bunun için yeni sivil bir demokrasi seviyesine ulaşmamız gerekiyor ki Türkiye'nin önü açılsın. Türkiye daha öngörülebilir bir ülke haline gelsin." diye konuştu.
Çeşitli gezi ve incelemelerde bulunmak üzere Eskişehir'e gelen Bakan Babacan, Eskişehir Ticaret Odası'nın Ağustos ayı Meclis toplantısına katıldı. Burada Eskişehirli işadamlarına seslenen Bakan Babacan, Türkiye'nin ekonomik olarak daha iyi bir seviyeye gelmesi için yeni bir demokrasiye ihtiyaç duyduğunu, bunun da yolunun yeni bir sivil demokrasiye geçişle olabileceğini kaydetti.
Dünyada iki tür ülkenin bulunduğunu ve bunlardan birisinin elindeki petrol gelirleriyle geçinenler olduğunu anlatan Bakan Babacan, ikinci kısımdakilerin ise gerçek anlamda demokrasi isteyen ülkeler olduğunu vurgulayarak, "İşte bu ikinci ülkeler sürekli darbe tehdidi altında yaşayan ülkelerdir. İşte bizim de o dönemleri kapatarak gerçek bir sivil demokrasi seviyesine ulaşmamız gerekiyor. Çünkü Türkiye'nin önü açılsın. Türkiye daha öngörülebilir bir ülke haline gelsin. İşte bu süreçte üzerinde çalışmış olduğumuz gündemde olan anayasa değişikliği paketinde bu var. Türkiye'yi bir üst lig'e taşıyabilmek. Bunun gerçekleşmesi halinde Türkiye ekonomik olarak daha farklı bir seviyeye gelecektir." ifadesini kullandı.
Türkiye'yi şuan ki süreçte içeriden ve dışarıdan analiz edenlerin olduğunu, bunların hemen hemen her gün raporlar hazırladığını dile getiren Bakan Babacan şöyle konuştu: "Bunların kısmı haberlere yansıyor. Bir kısmı kendi içerisinde kalıyor. Türkiye'nin ekonomisinin geldiği seviyeyi insanlara anlatıyorlar. Bu analizlere bir bakın. Hepsi ortak bir noktada kesişiyor. Ortada ciddi bir mutabakat var ki, bu anayasa değişikliği olursa Türkiye'nin ekonomisi daha iyi seviyeye gelecek yorumları yapılıyor. Birisi çok iyi, birisi daha iyi olacak diyor. Bu anayasa referandumundan (evet) çıkarsa (Türkiye'nin ekonomisi kötüye gidecek) diye bir analiz okumadım ben. Bunları yapanlar A partisi B partisi değil, piyasa adına yapılmış objektif analizlerdir. Objektif olarak bakıldığı zaman bu anayasa değişikliğinin içeriğine dair ciddi bir eleştiri gelmiyor. Tartışmalar bambaşka bir zeminde yürüyor. Yani özünde değil de bambaşka bir zemine çekiliyor."
12 Eylül tarihinin Türkiye için önemli bir tarih olacağının altını çizen Bakan Babacan, "Halkımızın vereceği karara sonuna kadar saygılıyız. Ancak, Türk demokrasisi adına önemli bir sınav olacak. Bu oylama anayasa değişikliğinin özüne göre mi olacak? Yoksa bambaşka bir şeylere göre mi bir oylama olacak? Oturmuş demokrasilerde referandum konusu ne ise o oylanır. Türkiye artık o sıkıntılı günlere dönmez, darbe süreçlerini bir daha yaşamaz ve bu bağlamda halkımız sandıkta gereken kararı verir." şeklinde konuştu.
27 E-MUHTARISI SABAHI BİR İŞADAMI 5 MİLYARLIK YATIRIMDAN VAÇGEÇTİ
Darbelerin, e muhtıraların Türkiye'yi her zaman geriye götürdüğüne işaret eden Bakan Babacan, şöyle devam etti: "2003-2004-2005-2006 yıllarında çok hızlı bir büyüme rakamına ulaştık. Türkiye'nin tarihi ortalaması olan yüzde 4,5 rakamının çok üzerine çıktık. Yüzde 8-9 rakamlarını gördük. 2007 yılına geldiğimiz de büyümemiz yüzde 4,5'lere düştü. Dünya ekonomisi ise bu süreçte süratle büyüyordu. 2008 yılına geldik ve kriz gelmeden Türkiye ekonomisi yavaşlayamaya başladı. Bu süreçte yarım puan ancak büyüdük. Ancak 2008'in üçüncü çeyreğinde kriz dünyaya daha yeni yayılmaya başlamıştı. Peki, 2007-2008 de ne oldu da ekonomimiz böyle oldu? Mali disiplinden taviz vermedik. Merkez Bankamız ekonomik politikalarını aynen devam ediyordu. Açık söyleyeyim 367 vakası, Cumhurbaşkanlığı seçiminin Aanayasa Mahkemesine götürülmesi olayı, bu süreçte yaşanan garip olaylar. Dışarıdan bakıp da objektif değerlendirme yapanlar bu duruma bir anlam veremedi. Burası hukuk devleti değil mi? demeye başladılar. 28 Şubat, 1960-1970 ve 1980 darbelerini çağrıştıran olaylar olmaya başladı. Herkes bu dönemlerde yaşananların şimdi yeniden yaşanacağı kaygısına kapıldı."
27 Nisan'daki e-muhtıranın müteşebbisler üzerinde oluşturduğu olumsuz bir etkisi olduğunu ve o süreçte yaşadığı bir olayı anlatan Bakan Babacan, "27 Nisan gecesi, o bildirinin internete konduğu günün gecenin sabahında, yani 28 Nisan'da yatırımlarla ilgilenen arkadaşlarıma bir müteşebbisten bir e-mail geldi. E-mail ordu mu? şeklinde yazılı bir ifade ile başlıyordu. Eğer öyleyse ben Türkiye'ye 10-15 sene sonra geleyim. Çünkü siz 10-15 sene de kendinizi ancak toparlarsınız. O zamanın parasıyla 5 milyar dolarlık bir yatırım kaçtı. Bu bizim sadece bildiklerimizden birisi. Bırak onu, bizim kendi yatırımcımız, o dönemde önünü göremediği için yatırım yapmadı. Halkımız kabuğuna çekildi, alışveriş yapmadı. Yatırımcı, vatandaş (dur bakalım) derse yatırımlar durur. 2008'de bir parti kapatma meselesi. İşler yine karıştı. Demokratik sistemlerde olmaz böyle şeyler. İşte bugünleri bir daha yaşamamak, daha iyi ve ekonomik yönden gelişmiş Türkiye için 12 Eylül büyük önem taşıyor."
Konuşmanın sonunda ETO Başkanı Harun Karacan, Bakan Babacan'a bir Osmanlı sanatı el işi hediye etti.
Öte yandan toplantı sonrasında Bakan hoş bir sürprizle karşılaştı. Üzerinde 'evet' yazan robot şeklindeki cansız manken ETO çıkışında Babacan'ı karşılayarak elini sıktı. Bakan ise karşılaştığı bu sürpriz karşısında önce şaşkınlığını gizleyemedi ardından elini uzatarak sıktı. Cansız manken Bakan'a referandum da 'evet' çağrısı yaptı.